TBMM Genel Kurulu'nda, muhalefetin kayyum uygulamasının yarattığı kültürel tahribatı araştırma önerisi, iktidar partilerinin oylarıyla reddedildi. Muhalefet partileri, kayyum rejiminin demokratik olmayan bir uygulama olduğunu ve halkın iradesini yok saydığını savundu. Meclis tartışmalarında, kayyum uygulamasının hukuk dışı olduğu ve AK Parti'ye oy veren birçok vatandaş tarafından da kabul görmediği dile getirildi. Belediyelerde yapılan hizmetlerin, kayyum atamalarıyla sekteye uğradığı ve önemli projelerin durdurulduğu iddia edildi. Özellikle kültürel faaliyetlere yönelik olumsuz etkilerinin ele alındığı tartışmalarda, kayyum uygulamasının bir tür kültürel soykırıma dönüştüğü görüşü savunuldu. Muhalefet, kayyum atamalarının siyasi amaçlarla yapıldığını ve hukukun çiğnendiğini öne sürerek, kayyum uygulamasının sonlandırılmasını talep etti. Bu durumun Türkiye'deki yönetim anlayışının demokrasi ve hukuk ilkeleri açısından ciddi sorunlar yarattığı belirtildi.
Kayyum Uygulamasının Hukuki Boyutu
Muhalefet milletvekilleri, bir belediye başkanının veya meclis üyesinin görevden alınmasının sadece görevle ilgili suçlamalar üzerine olabileceğini vurguladı. Mevcut anayasanın bu hükmünün bile kayyum uygulamalarıyla çiğnendiğini belirterek, kayyum rejiminin gayrimeşru olduğunu ifade ettiler. Kayyum atamalarının hukukun çiğnenmesi anlamına geldiğini, halkın seçtiği temsilcilerin atanmış kişilerle değiştirilmesinin demokratik olmadığını savundular. Bu durumun hem seçilmişlere hem de onlara oy veren halka saygısızlık olduğu dile getirildi. Siyasi kariyerlerini seçilmişlerin üstünde görme eğiliminin, seçilmişlere baskı olarak yansıdığı vurgulandı. Kayyum uygulamalarının darbe sisteminin ve baskı rejiminin devamı niteliğinde olduğu ve iktidarın kendi ayağına sıktığı bir kurşun olarak değerlendirildi. Vatandaşların devlete karşı düşmanlığını artırabileceği uyarısında bulunuldu.
Siyasi ve Toplumsal Etkiler
Kayyum meselesinin sadece hukuki değil, aynı zamanda siyasi, toplumsal ve insani bir mesele olduğu belirtildi. Bir belediye başkanının tutuklanmasının ardından yerine kayyum atanmasının, Türkiye'deki yönetim anlayışının ne denli sarsıldığını gösterdiği vurgulandı. Kayyum uygulamasının hukukun etrafından dolaşarak siyasi sonuçlar elde etme çabası olduğu, demokrasinin ve halk iradesinin hiçe sayıldığı belirtildi. Kayyumun, siyasetin elinden alınması gereken bir güç olduğu ve kabul edilemez olduğu ifade edildi. Bir belediye başkanının görevden alınması durumunda, bunun hukukun çizdiği sınırlar içerisinde yapılması gerektiği, ancak görülenin kayyumlar üzerinden siyasetin şekillendirilmesi olduğu belirtildi. Muhalefet partileri, kayyum uygulamasına karşı olduklarını ve bu uygulamanın sonlandırılması gerektiğini tekrar tekrar vurguladı. Özellikle yerel yönetimlerde yapılan hizmetlerin kayyumlar tarafından durdurulmasının ve vatandaşların mağdur edilmesinin önüne geçilmesi gerektiği dile getirildi.
Örnek Olaylar ve Tepkiler
Tartışmalar sırasında, Esenyurt Belediyesi'ne yapılan kayyum ataması ve Esenyurt Belediye Başkanı'nın tutuklanması örnek olarak gösterildi. Tutuklama sürecinde gizli bir soruşturma iddialarının aksine, basına yapılan açıklamaların soruşturmanın gizli olmadığını gösterdiği belirtildi. Belediye başkanının iddiaları reddetmesine rağmen tutukluluğunun devam etmesinin, "suçlu olabilme ihtimalinin ihtimalini sevdiği" gerekçesiyle olduğu iddia edildi. Bu durumun adalet sistemine olan güvenin azalmasına neden olduğu savunuldu. Muhalefet, kayyum uygulamalarının siyasi amaçlı olduğunu ve hukukun çiğnendiğini bir kez daha vurgulayarak, kayyum atamalarının derhal durdurulması gerektiğini dile getirdi. İçişleri Bakanlığı'nın bu konudaki raporlarının üst düzey yetkililere ulaştığı ve konunun siyasi bir boyutunun olduğu iddia edildi.